İktisadi ve İdari Bilimler Fakültemizde “İlk Dersimiz Filistin”
Üniversitemiz Dünya Düşünce ve Medeniyetler Topluluğu tarafından İsrail’in Filistin’de yaptığı soykırım hakkında farkındalık oluşturmak ve Sumud Filosu’na destek amacıyla “İlk Dersimiz Filistin” konulu etkinlik düzenlendi. Etkinlik kapsamında destek standı kurulurken, Üniversitemiz Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan tarafından “İlk Dersimiz Filistin” konulu konferans verildi.
Şehit Üsteğmen Murat Taylan Öncel Konferans Salonu’nda yapılan konferansa İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Cengiz, Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ayfer Özyılmaz, akademisyenler ve öğrencilerimiz katıldı.
Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan program, Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan'ın konferansı ile devam etti.
Osmanlı Devleti döneminden günümüze Filistin'in tarihçesi, İsrail’in Filistin’de yürüttüğü işgal ve soykırım politikaları hakkında bilgi veren Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan, “Hepimizi derinden etkileyen, 21. yüzyılda soykırımı insanlara canlı canlı izleten bir süreçteyiz. İsrail’in uyguladığı soykırım politikaları karşısında hepimiz bir araya geldik. Sumud Filosu, 48 saatten az bir sürede Gazze’ye ulaşmış olacak. Netanyahu ile Trump görüşmesinde 20 maddelik bir plandan bahsedildi. Tabi biz bu planların defalarca uygulanmadığını gördük. Ben bugün sizlere Filistin ile ilgili olarak İsrail sorununun neden olduğu arka planı okumak istiyorum. Tarihsel olarak çok teferruatlı bir konudan bahsediyoruz. Onun için bazı konu başlıkları altında günlük olarak takip ettiğiniz olaylara ayna tutacak şekilde belli noktalara odaklanmak istedim. Osmanlı Devleti’nin parçalanma sürecinde özellikle İngiltere ve Fransa’nın, Osmanlı’nın Ortadoğu topraklarına göz diktiğini biliyoruz. Hikâye bu noktada Sykes-Picot anlaşması ile başlıyor. Çünkü bugün Suriye ile ilgili yapılan değerlendirmelerde de Sykes-Picot Anlaşması’na çok sayıda atıflar yapıldığını görüyoruz. Hatta bir Amerikan Büyükelçisi olan Tom Barrack, bu bölgedeki tüm sorunların kaynağının Sykes-Picot olduğunu ifade etti. Sykes-Picot’tan sonra 1917 tarihli Balfour Deklarasyonu, Gazze'nin geleceğini tanımlayan karşıt ulusal iddiaların hukuki dayanağını oluşturmuştur. Deklarasyon, İngiliz Yönetimi’ni Filistin'de ‘Yahudi halkı için bir ulusal yurt’ kurulmasını desteklemeye hukuken bağlamıştır. Bu taahhüt, bölgedeki Arap nüfusun ulusal beklentileriyle çatışarak uzun süreli bir anlaşmazlığın tohumlarını ekmiştir. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından bölgenin İngiliz askeri yönetimi altına girmesiyle Gazze, kıyı güzergâhındaki stratejik konumu nedeniyle yeni siyasi coğrafyanın önemli bir parçası haline gelmiştir. Manda rejimi bölgenin belki de en önemli sorunlardan biridir. Filistin, Suriye, Lübnan ve Irak mandaları Temmuz 1922’de Milletler Cemiyeti Meclisi tarafından resmen onaylanmıştır. Dolayısıyla büyük güçlerin etkisi önemlidir. Nitekim sürecin başından zaten sorunların temelini yaratan İngiltere’nin o dönem Başbakanı Churchill, Filistinli Arapları Filistin’in bir Yahudi devleti olmasına izin vermenin söz konusu olmadığına ikna etme turları düzenlemiştir. Elbette sadece Filistin değil, bölgede manda rejimleri ve ilişkiler noktasında diğer ülkelerle ilişkilerde de İngiltere harekete geçmiş, hatta Britanya’nın yıllık para desteği vereceği Mavera-i Ürdün Devleti oluşturulmuştur. Elbette bu durum Arap-İsrail Savaşı’nın (1948-1949) ardından Haşimi Ürdün Krallığı’nı oluşturmak üzere Şeria Irmağı’nın Bab kıyısıyla birleştirilmesi ile sonlanmıştır. İsrail’in Batı desteğinin ilk adımı da bu şekilde atılmıştır. İsrail Devleti’nin kurulması Arap-İsrail Savaşları için de bir milat olmuştur. İsrail devleti kuruluşunu takiben 1.380.000 Filistinliyi sürgün etme politikasını başlatmış ve buna “El Nakba” (Felaket) adı verilmiştir. Bu süreç kapsamında Filistinliler kendi topraklarından sürgün edilmiş ve geri dönmelerine izin verilmemiştir. 1.380.000 kişinin İsrail ordusu tarafından anavatanlarından sürülmesinin yanı sıra 1948 Savaşı sonrasında BM tarafından kabul edilen bir karar doğrultusunda bu insanların geri dönmelerine izin dahi verilmemiştir. Ekim 2024 itibarıyla Birleşmiş Milletler üyesi 193 ülkeden 157’si Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanımaktadır.” dedi.
Tarihsel olarak Filistin topraklarında yaşanan değişim, BM kararları, Biden’ın “Üç Aşamalı Ateşkes Planı’’, İsrail’e karşı açılan uluslararası davalar, İsrail’in işgal planı ve Trump’ın “Barış Planı” adlı planı hakkında bilgi veren Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan, “Küresel Sumud Filosu, Filistin ile dayanışma ve İsrail’in ablukasını kırmak için 44’ten fazla ülkenin desteğiyle oluşturuldu. Sumud, Arapça’da ‘direnmek, kararlılık, sarsılmaz azim ve yöneliş’ anlamına gelen smd kökünün çoğuludur. Kavram, ilk kez 1967’deki Altı Gün Savaşı sonrasında ortaya çıkmış ve Filistinlilerin, her koşulda sebatla ve kararlılıkla kendi topraklarında var olma mücadelesini simgeler hale gelmiştir. Sumud girişimine kadar biz Hanzala ve Madlen gemileriyle olmak üzere iki girişim daha gördük. İki gemi de İsrail tarafından Aşdod Limanı’na çekildi. Gemilerdeki yardım gönüllüleri tutuklandı ya da ülkelerine gönderildi. Ancak Sumud Filosu’na ülkemizden de dâhil olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinden katılanlar oldu. Sumud, her koşulda kararlılıkla yoluna devam eden insanları simgeliyor. Zaman zaman İsrail’in drone saldırılarına maruz kaldılar. Türkiye’nin ve İspanya’nın filoya drone desteği var. Uzun bir yol kat ettiler ama Gazze’ye ulaşmak üzereler. Gazze bir turnusol kağıdıdır. Bu herkes için geçerlidir. Bu süreç içindeki yorumlarımız, tutumlarımız ve paylaşımlarımız, bizim nerede olduğumuzu gösteriyor. Tarihin doğru yerinde olmak son derece önemli. İnanıyorum ki gerek Türkiye gerekse bizler tarihin doğru tarafındayız. Şu ana kadar 66 binin üzerinde sivil hayatını kaybetti. Bu insanların yaşadıklarını anlatacak bir nesle ihtiyaç var. Bugün burada olduğunuz için teşekkür ederim.” dedi.
Konferans sonrasında öğrencilerimize hitap eden İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Cengiz, “Öncelikle yoğun programları dolayısıyla etkinliğimize katılamayan Rektörümüz Prof. Dr. Ersan Aslan ve Rektör Yardımcılarımızın selamlarını sizlere iletmek isterim. Dünyada eşi benzeri olmayan bir katliamın yaşanması sebebiyle çok üzgünüz. Ancak öğrencilerimizin bu konuda gösterdikleri hassasiyet ve programa katılımları sebebiyle bir insan ve bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak mutlu ve umutluyum. Filistin’de yaşananlar karşısında kimse ‘Bizi ilgilendirmez’ diyemez. Bulunduğumuz coğrafya gereği bu mesele en fazla bizi ilgilendirir. Son yüzyılın en katliamcı ve insan hakkı tanımayan devletlerinden biri olan İsrail’in, bölgemizde askeri müdahaleye cesaret edemediği tek ülke biziz. Güçlü ve bilinçli olmak zorundayız. Üniversiteler sadece ders anlatılan, araştırma yapılan yerler değildir; ülkemizi, bölgemizi ve dünyayı ilgilendiren olaylar karşısında farkındalığımızın artmasına katkı da sağlamalıdır. Yükseköğretim Kurulu, Filistin’de yaşanan soykırıma dikkat çekmek ve yaşananların öğrencilere anlatılması için tüm üniversitelere yazı gönderdi. Biz de bu vesileyle Üniversitemizde ve Fakültemizde böyle bir etkinlik yaptık. Sevgili öğrencilerimizin bu konuda bilinçli olduklarını biliyorum ama meseleyi daha kapsamlı bir şekilde görebilmeniz açısından etkinliğimizin faydalı olduğunu düşünüyorum. Programın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederim. Fakültemiz dışından hocalarımız ve öğrencilerimiz de buradaydı. Onlara da teşekkür ediyorum. Verdiği değerli bilgiler için Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan Hocamıza da özellikle teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.
Program, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Cengiz ve Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ayfer Özyılmaz tarafından Dünya Düşünce ve Medeniyetler Topluluğu Akademik Danışmanı Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan ile Topluluk Başkanı Zeynep Sarıkaya’ya teşekkür belgesi verilmesi ile sona erdi.